15 Nisan 2017 Cumartesi

Özgürlüğü Arayan Adam Çareyi Gitmekte Bulur

-İlhan nerde?
-Denizde...

Çıkıyorum denize nazır evimden. Çıkıyorum herkesin manzarasına vurulduğu, Ş’nin “burada yaşayalım” dediği evimden. Çıkıyorum kafamda hiçbir şüphe yok. Artık arabamda yaşayacağım. Çekip deniz kıyısına dalga seslerini koklayacağım. Artık bütün evler benim, bütün sokaklar, bütün deniz, değme sahil… her yer benim. Bohemin dibinde, kainatın üstündeyim soran olursa. Şimdi deniz suyumu kovalarla getirir, balıklar şiirimi besteler, güvercinler bir kere de benim için atar taklalarını. Çıkıyorum çünkü bu benim. Ben böyleyim. Dört duvar arasına sıkışıp kaldıktan sonra ister hapishane ister ev. Ne fark eder? Kafama eserse giderim oraya, sıkılırsam dönerim tekrar. Benim değil mi kanalizasyonlar, ben değil miyim köşe başlarında çetecilik oynayan.

Gece yarılarında otelden ne farkı vardı evimin. Bir yatak bir de banyo değil miydi bütün derdim. İşte yatak: arabam. İşte banyo: yağmurlar ve deniz. Biz de varız ey ilhan biz de varız derseniz… buyurun misafir edeyim sizi de. Dalgalar yastığımız, balıklar yemeğimiz, arabam kulübemiz olur. Yok ben yaşayamam derseniz. Buyurun, sizin dört duvar. Buyurun sizin hapishaneniz.

Böyle bir adam özgürlüğün düştü peşine, artık uyumuyor geceleri de, girdi bir aleme ki çıkmak nedir bilmez. Bir deniz var halinden anlayan, bir de balıklar. Sokak köpekleri yoldaşım, filozof kediler kardeşim, dilenciler aziz dostumdur benim. Biz kaldırım çocukları olmaya meyyal, yeni ve gizemli şehirler arayan, onca derdi bir kenara atıp çekip uzaklaşan… kaç kişi kaldık şu dünyada. Şimdi dünyada kalan ama dünyadan olmayanların şerefine… çıkıyorum evimden. Denize nazır bir evim vardı; artık denizin kendisi benim…

Ne demişti şair: ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına bir cıgara atmışsak denize, sabaha kadar yandı durdu…