Atlara gelince, yaban atlarına… Atlarda hüznümün karanlığını gördüm. Karnım ağrıdı, kör oldum.
Siz hiç yaşlandınız mı? Ben yaşlanmadım. Hiç yaşlanmadım
ve saçlarıma aklar hiç düşmedi. O yüzden hep koştum, saçlarım uzadı merdiven
çıkarken. Hiç beyazlamadı, hiç değişmedi, ellerimde siyah noktalar çıkmadı,
bacak kaslarım erimedi, alnımın kırışıklığı doğuştan. Kaşlarımın çatıklığı
efkardan. Bedenim aynı yerinde, tüylerim diken diken ve ben… hiç yaşlanmadım.
Çünkü hiç yaşamadım.
Atlar, koşan dört nala uzak iklimlere… Dedemin evinde
duvardaki kilimde… Bir ceylan ve bir aslan… Koşuyor hüznümle…
Ruhum çok yaşlandı. Çünkü ruhum çok yaşadı, hapşurdum, belki
de hapşırdım, bilmiyorum. Ama ruhum çok yaşadı. Çok yaşlandı. Ruhumdan beklemezdim
bunu. Kör oldum.