Sevmenin
ve göz renklerinin sınırı yoktur…
Kanlıca sarayında yoğurt kokulu leylak
desenli verev bir bakışı verev kesen kadın… Yürümüyor da niyet okuyor sanki Babıâli’nin
yosun tutuşan kırmızı kaldırımlarında. Uzun topuklu keskin bıçaklı sarayburnu’nda
(-n daima fazladır) kahvesine çay karıştırıyor diye elleri kelepçelenir bir
şoförün sığınağı. Kurtarın beni isimli şarkıların atfedildiği binanın ikinci
katında (amerikalılara göre birinci kattır) ufak pencere sarnıçlarına yakın bir
çay daha kurutulur; kadın uzak iklimlerin sağanak yağmurudur…
Hangi elinizi yüzüme değdirseniz üç yüz
altmış dereceye iner bir yılın bin günleri. Ve taze keklik kokusudur asitane’den
yükselen “dem bu demdir” sesleri. Yakılır yakınların en gelecek zamanlı
troleybüslerinde bir el, işaret parmağını ruhunuza yüceltir; çocukluk
yargıçların sahte kimliğini gizleyen ayrıntılı testler boğazlar düğümleri; “siz
var ya” der, “aslında siz değilsiniz”.
O vakit anlaşılır neden kınalıada’daki
çakma sülüman muhteşem psiko-pat… ve neden bir mayıs girişi samsun’a gider
atam, asker, üç tıraşlı çaylak… ve neden denenmeye müsait değildir çözülemeyen
trafik sorunu mecidiye’nin…
Bir şarkı güzelliklerden mutluluklardan bahsediyorsa,
oturur dinler ruhuma hicranımı söyleten kadın… Ve çantamın sırtıma değdiği
yerde peynirli domatesli bir tost, limonu kenarında gül gibi oralet…
Dile benden ne dilersen... Şerh de ederiz, daha çok da sevdiririz. Limonu kenarında gül gibi oraletimiz olsun yeter ki.
YanıtlaSilbu yazının şerhi yapılırken misafir öğrenci kabul eder misiniz:) sarayburnu'nda (-n malumunuz) bir demlik çaya çilingir sofrası taklidi kahvaltı yaparken mesela..
YanıtlaSilYer Sarayburnu'ysa (-y asla fazlalık değildir) ve misafir öğrencimiz sensen, dile benden ne dilersen. Kabul ederiz elbet:)
YanıtlaSil