17 Aralık 2014 Çarşamba

Fakat Nezahat Bu Boktan Bir Müzeyyen!

Bugüne kadar sana iki yazı yazdım. Birkaç yazıda da gönderme yaptım. Microspul bacteria tamamen senle ilgili. Bir de yazısız bir başlık var ya hani, kendi çapımda “siktir çektiğim”, o da sensin. Bu sana üçüncü ve son yazım. Bunları yazıyorum çünkü gitmekten bahsediyorsun, bu konuya birazdan geleceğim. Pastayla börekle değil, samimiyetle yazıyorum bunları. Sana senin yapmadığın gibi yaklaşıyorum.

Üzgünüm, sen kaybettin. Bu oyunda Yeşim kazandı, Songül kazandı, Leyla kazandı, sen kaybettin. Üstelik kazanmak gibi bir derdim yokken, kazanmak için hiçbir şey yapmamışken kaybettin. Kendin oynadın, kendin kaybettin. En çok nerede kaybettin biliyor musun? O güzelim yaza bok sürdüğünde kaybettin. Eskiden tanıdığım senin için canımı verirdim. Şimdiki sen için şeyimi bile kaldırmam.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir yorumunun altında adım gözükmeyecek. Bu bir nevi kendimi koruma içgüdüsü. Olur ya, bugüne dek yaptığın gibi bundan sonra da yeni hikayeler uydurursun, bunun sebebi olmak istemem. Benden bağımsız ama benle ilgili dilediğini söyleyebilir, herkesi inandırabilirsin. O güzelim yaza bile bok atabilirsin. Şimdiden hepsine “doğrudur” diyorum. Doğru ya da yalan olması bir şey değiştirmiyor çünkü benim için.

Keşke hep güzel kalsaydın... Yeşim gibi, Songül gibi, Leyla gibi… Ama dedim ya, kendin oynadın, kendin kaybettin… Şimdi gitmekten bahsediyorsun. Sana git ya da kal demeyeceğim. Gitmenle kalman arasında tepeden tırnağa boşluksun benim için. Dilediğin kadar kalabilir, hemen şimdi siktir olup gidebilirsin. Ne kızgınlığım var ne kırgınlığım. Nötrüm sana karşı. Küs de değilim. Konuşacak bir şeyim olsa, konuşurdum. Pastayla börekle değil, samimiyetle gelirdim yanına, gel kız makyaj tazeleyelim derdim, çekerdim bir kenara, konuşurdum. Ama inan, seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Ne geçmişe, ne şimdiye, ne geleceğe dair. Hani diyordum ya, beni hep gülerken hatırlayın diye, sen kafana göre takılabilirsin…

Bu yazıyı yazmamın sebebine gelince… “Gitmek”ten bahsediyorsun. Gitmek deyince bir şeyler söylemek gelir içimden. Bu hayatta benden güzel kimse gidemez. Ve gidecek adam, “kal”, “gitme” gibi sözleri dinlemez. Hele hele iki yazı okudu diye “tamam ya biraz daha bekleyeyim” demez. Gidecek adam gider. Arkasına bakmadan, dönüp bana bakıyor mu diye merak etmeden, aklıyla, kalbiyle, midesiyle, bütün organlarıyla çekip gider. Gidiyorum diye ilan etmez. Gidecek adam, benim gibi gider. Şimdi “sen ilan etmedin mi” diyeceksin. Onu biz değil, Yökümüz ilan etti. “Gitme”lere “kal”lara da biz itibar etmedik. Kalacaksan sen bilirsin sayın bayan, ama gideceksen, benim gibi git.

Will not see you later, fuck the calculator…