Bugüne kadar sana iki yazı yazdım.
Birkaç yazıda da gönderme yaptım. Microspul bacteria tamamen senle ilgili. Bir
de yazısız bir başlık var ya hani, kendi çapımda “siktir çektiğim”, o da
sensin. Bu sana üçüncü ve son yazım. Bunları yazıyorum çünkü gitmekten
bahsediyorsun, bu konuya birazdan geleceğim. Pastayla börekle değil,
samimiyetle yazıyorum bunları. Sana senin yapmadığın gibi yaklaşıyorum.
Üzgünüm, sen kaybettin. Bu oyunda Yeşim
kazandı, Songül kazandı, Leyla kazandı, sen kaybettin. Üstelik kazanmak gibi
bir derdim yokken, kazanmak için hiçbir şey yapmamışken kaybettin. Kendin oynadın,
kendin kaybettin. En çok nerede kaybettin biliyor musun? O güzelim yaza bok
sürdüğünde kaybettin. Eskiden tanıdığım senin için canımı verirdim. Şimdiki sen
için şeyimi bile kaldırmam.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
hiçbir yorumunun altında adım gözükmeyecek. Bu bir nevi kendimi koruma
içgüdüsü. Olur ya, bugüne dek yaptığın gibi bundan sonra da yeni hikayeler
uydurursun, bunun sebebi olmak istemem. Benden bağımsız ama benle ilgili
dilediğini söyleyebilir, herkesi inandırabilirsin. O güzelim yaza bile bok
atabilirsin. Şimdiden hepsine “doğrudur” diyorum. Doğru ya da yalan olması bir
şey değiştirmiyor çünkü benim için.
Keşke hep güzel kalsaydın... Yeşim gibi,
Songül gibi, Leyla gibi… Ama dedim ya, kendin oynadın, kendin kaybettin… Şimdi
gitmekten bahsediyorsun. Sana git ya da kal demeyeceğim. Gitmenle kalman
arasında tepeden tırnağa boşluksun benim için. Dilediğin kadar kalabilir, hemen
şimdi siktir olup gidebilirsin. Ne kızgınlığım var ne kırgınlığım. Nötrüm sana
karşı. Küs de değilim. Konuşacak bir şeyim olsa, konuşurdum. Pastayla börekle
değil, samimiyetle gelirdim yanına, gel kız makyaj tazeleyelim derdim, çekerdim
bir kenara, konuşurdum. Ama inan, seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Ne
geçmişe, ne şimdiye, ne geleceğe dair. Hani diyordum ya, beni hep gülerken
hatırlayın diye, sen kafana göre takılabilirsin…
Bu yazıyı yazmamın sebebine gelince… “Gitmek”ten
bahsediyorsun. Gitmek deyince bir şeyler söylemek gelir içimden. Bu hayatta benden
güzel kimse gidemez. Ve gidecek adam, “kal”, “gitme” gibi sözleri dinlemez.
Hele hele iki yazı okudu diye “tamam ya biraz daha bekleyeyim” demez. Gidecek
adam gider. Arkasına bakmadan, dönüp bana bakıyor mu diye merak etmeden,
aklıyla, kalbiyle, midesiyle, bütün organlarıyla çekip gider. Gidiyorum diye
ilan etmez. Gidecek adam, benim gibi gider. Şimdi “sen ilan etmedin mi”
diyeceksin. Onu biz değil, Yökümüz ilan etti. “Gitme”lere “kal”lara da biz
itibar etmedik. Kalacaksan sen bilirsin sayın bayan, ama gideceksen, benim gibi
git.
Will not see you later, fuck the
calculator…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder