9 Ekim 2017 Pazartesi

Beni Bırak ve Sancı

Beni bırak ve sancı iliklerimde giysin akşam üstlerini, mataramda mantar kokusuyla buhurdan. Konaklarım erguvan gününde çelimsiz akrep yeli, kimsesiz ormanlarımda gezinsin dursun beni bırak. Dolunaydan anlat. Bir ırmaktan bir kaplumbağadan mesela. Kaplumbağaya sessizle başlayan bir ek geldiğinde “a’yı gökten indirmek gerekmez mi” diye sor. Ki –a’lar gökten inerlerken bulurlar ecdadlarını, sessiz ve kuytusu olmayan köy yollarında. Kavun keserler üstelik kavunu meşhur yol kenarlarında.

Gri ol, durma dumanların ontolojik sözüm ona iç güdüsüz çiğliklerinde. Bakışımlı terliksiz hayvanların ayaklarında “hayat nasıl çiğnenir” manzaralı göllerde, iç içe geçmiş hayallerin yıkılmış ve cümle tutmaz resimlerinde kaybet beni. Beni bırak cürmüm ıslansın. Ben gördüm nicedir kuru gözyaşı taşıdığını leyleklerin; nicedir bahri kuşunun saçlı fotoğraflarında yıllanmış yılanların yularsız atlığıyla ağızlarında küfürler biriktirip kimseye ses etmediğini. Ben gördüm ve ben bilirim seni onlardan ayıran şeylerin ayırganlığını. Kalbinin ritm tutmaz kırılganlığını. Defterinde yazan yazının rengini. Gözlerini… Uysallığını…

Ben mamalaksoykayım. Kenarlarında uçurumun talihsiz süt ılıklığıyla, denize nazır gözlerimin dalgakıran yosunlarını beklemekteyim. Bir yarı çağrının gölgesinde şiir bitirme sırasını aşan, bariyerlerin kestiği hayatların göbek taşlarında gerdan ıslatan, gözyaşlarıyla… kuru bir nağme bekçisiyim. Beni bırak. Kuşlardan anlat. Yalıçapkınının göz renklerinden, izmaritsever balıkçılın sonbaharından mesela. Kimsesiz atlasların ebegümeçli denizinde bir dondurma yemelik molaları sor bana. Sor ama cevap bekleme. Bekleyenlerin sırası gelmiyor bu hayatta.

Rüzgarı duy. Rüzgardır kirpiklerini bu denli ıslatan. Bu denli gözlerine nicedir iyilik katan. Sanma yakamozun tüm kızıllığıyla denize vurduğunu, görünen denizin gece vakti gökyüzündeki suretidir. Şimdi şımarık, şimdi uslu bütün anılarım kor renginde bir kızılcık mevsimini koklatır bana. Rüzgarımı duy. Kokumu hisset. Nergislerin menevişler yatağından aç yolunu. Bütün bu patikalar, bütün bu dağ yolları, yamacında ıslak güneşleri kurutan yeni bahar çiçeğidir unutma. Bırak yankılansın ırmaklarında gül rengi heyecanlarım. Kimi görsem seni soruyor bana. Kalbimde ince sesli kırık nağmeler. Ve tutup yeni baştan çıkıyorum hayata.

Sözüm ona incecik gemidir ellerin. Alıp götüren, geri getiren, geri getirmeyen. Nicedir ıslak. Nicedir heybemde gözyaşı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder