19 Şubat 2014 Çarşamba

Neden Böyle Oldu?

Şu köşeyi döneriz seninle, şu köşeyi dönmeden yürümek olmaz. Elimize alırız marketten paramızın yettiğince. Bu binaların ve bu sevdaların betonuna akıtırız harcımızı. Sen şarkını bitirirsin, yeni bir şarkı söylersin, ben her şarkının ilk mısrasına bir şiir, ikinci mısrasına bir şiir, gözlerine ayrı şiirler yazarım. Oturur okuruz sonra, nasıl fethedemeden gitti bu dünyayı neyzen tevfik.

Mikrofonun sesini açmayı unut bu gece. Sesini benden başka kimse duymasın. Görmesin pınarlarını benden başka kimse. Benim ırmaklarım mesken tutsun senin köprülerini. Başka hiçbir ırmak senin köprülerine dokunmasın. Ben uyumam seni unuturum diye. Uyanınca hatırlat bana kendini. Yan tarafta oturan bu adam da seni dinlemeye gelmiş. Sırf kel diye ona söyleme şarkılarını. Pezevenklikte üstüne yoktur İstanbul’un.

Program bitince geçeriz seninle yangın mahallesine. Sen pantolonunu çıkarırsın ben tek tek giydiririm. İçinde adın geçmeyen romanlar yazarım sana. Ellerini tutarım, ellerini bir daha tutarım. Bana “bak bu el” desinler, ben alır tutarım. Tutunamayan eller sümerde gılgamış yazıtlarında toplumsal bilinçaltımın geri dönüşlerine gebe.


Sen bin yıllık dileklerin modern assolisti. Gözlerin girdabların uğultusundan yükselen yağmur sesleri. Şakırtın inletsin babilin yosma bahçelerinde yaktığın tek gecelik aşksız sevişmelerimi. Benim adımın gölgesinde hiç tanımadığın İstanbulun en çirkin semti saklı, dudakların ziyan, dudakların kurumuş bakışlarla kirletsin en taze yeminlerime dayanmış dizlerini. Kaç gece uykusuz sürecek şimdi anlat bana tek tek. Anlat bana bir sevdadır bu kaç kez çekilecek. Rakımın dibine dök söylediğin şarkıların resmini. Senin sesinde bizansın limanıma dayanmış orospuları gizli. Çık şimdi var gücünle surlarımı. Çık şimdi var gücünle surlarımı. Unuttur bana son geceyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder