Şu köşeyi döneriz seninle, şu köşeyi
dönmeden yürümek olmaz. Elimize alırız marketten paramızın yettiğince. Bu
binaların ve bu sevdaların betonuna akıtırız harcımızı. Sen şarkını bitirirsin,
yeni bir şarkı söylersin, ben her şarkının ilk mısrasına bir şiir, ikinci
mısrasına bir şiir, gözlerine ayrı şiirler yazarım. Oturur okuruz sonra, nasıl
fethedemeden gitti bu dünyayı neyzen tevfik.
Mikrofonun sesini açmayı unut bu gece.
Sesini benden başka kimse duymasın. Görmesin pınarlarını benden başka kimse.
Benim ırmaklarım mesken tutsun senin köprülerini. Başka hiçbir ırmak senin
köprülerine dokunmasın. Ben uyumam seni unuturum diye. Uyanınca hatırlat bana
kendini. Yan tarafta oturan bu adam da seni dinlemeye gelmiş. Sırf kel diye ona
söyleme şarkılarını. Pezevenklikte üstüne yoktur İstanbul’un.
Program bitince geçeriz seninle yangın
mahallesine. Sen pantolonunu çıkarırsın ben tek tek giydiririm. İçinde adın
geçmeyen romanlar yazarım sana. Ellerini tutarım, ellerini bir daha tutarım.
Bana “bak bu el” desinler, ben alır tutarım. Tutunamayan eller sümerde gılgamış
yazıtlarında toplumsal bilinçaltımın geri dönüşlerine gebe.
Sen bin yıllık dileklerin modern
assolisti. Gözlerin girdabların uğultusundan yükselen yağmur sesleri. Şakırtın
inletsin babilin yosma bahçelerinde yaktığın tek gecelik aşksız sevişmelerimi.
Benim adımın gölgesinde hiç tanımadığın İstanbulun en çirkin semti saklı,
dudakların ziyan, dudakların kurumuş bakışlarla kirletsin en taze yeminlerime
dayanmış dizlerini. Kaç gece uykusuz sürecek şimdi anlat bana tek tek. Anlat
bana bir sevdadır bu kaç kez çekilecek. Rakımın dibine dök söylediğin
şarkıların resmini. Senin sesinde bizansın limanıma dayanmış orospuları gizli. Çık
şimdi var gücünle surlarımı. Çık şimdi var gücünle surlarımı. Unuttur bana son
geceyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder