6 Haziran 2014 Cuma

Yolculuk Süresince Okunulacak Yazılar 3: Sen Otobüsteyken...

Ben iki köy yumurtası kırıp yedim. Çay yapacak zamanım yoktu, yapmadım. Emirgan'dan sırt çantamla mecidiyeköye gittim. Cevahir'in simit satılan sarayında bir tanecik çay içtim. Karşılıklı duran kadınlardan güzel olanı bana "gel" der gibi baktı. Önemsemedim. Bakışların tesiri ruhuma erişiyor, bedenimi sızlatıyor, beni benden alıyordu. Tınmadım. Mevzumun o gün itibariyle farklı olduğunu, holiganizmin kadın ilişkilerinde önemli bir yer teşkil etmediğini düşünüp, kadına bakış biçimimi değiştirdim. Masadan kalkarken kadının "beni bırakıp nereye gidiyorsun mamalak, demek beni bırakıp gidiyorsun mamalak" der gibi bakışlarına karşılık verdim. Yalnız değildim ve yalnız değilken böyle bakışmaların delikanlılığın kitabınca yasaklandığını bilirdim. "Eyletmen beni, söyletmen beni, ağlatman beni, aynalar, aynalar" dedim. "Hüznüm sizde görülür, yaşarken de ölünür."

Durumumuz başta ve sonda ayrı değildiyse, başta ve sonda ayrı olmadığındandı. Kadının bakışlarının hicranıma eklediği sapsarı gülleri deh'leyip biletiksin holiganizm kokan kuyruklarının sonunda biletin tükendiğini öğrenmemize rağmen ülker arenanın çikolatayı ya da bisküviyi andırmayan meydanında karaborsacılarla kapıştım, bariyerlerden atladım, polisle cebelleştim. Mevzumuzun maça girmekle ilgisi olmadığını, meselenin taşkınlıktan ibaret olduğunu, taşkınlığın sokaklarda da yapılabileceğini kararlaştırıp kadıköy'ün su arıtılan bölgesine yakın muhitte fena işlerle uğraştım. İşlerimin fena olması, onun tıkırında gitmediği anlamına gelmiyordu. İşler tıkırındaydı ve mevzu çözülmüştü. Boğaz Köprüsünün üzerinde sigara içmek kafama yatmış, dolmuşu durdurma fikri benliğime yerleşmişti. Sigaranın yağmurda ıslanan kağıttan yapılıyor olması hayallerimi suya (su burada tamamıyle yağmurdur) düşürdü. İçmedim.

Birazdan Beşiktaş'a gidecek, sigaranın en hakikisini orada içecek, Leyla'nın Leylalığını dünyaya bildirecektim. Yağmurun hala sürüyor olması, aşk filmlerine en münasip sahneleri hazırlıyor olsa da bedenim mamalak, ruhum soykaydı. Bu durumda üzerime düşeni yapıyor, mekdanıldsın hazırladığı bilmem ne kingi yiyor, yan taraftaki hatun kişiyle kesişiyordum. Ve fekat, hatun kişinin ortamdan erken kalkması, kalkarken peçeteye istediği numarayı yazmaması canımı sıktı.

"Olsun" dedim, "mevzu farklı da olsa Leyla'ya ihanet etmedim."

Günlerin en heyecanlısı, yolculuğa çıkılan ve yolculuk sonunda varılacak yere varılan gündür. Gün kavramı ortadan kalkar, mekan öne çıkar falan. Günün mutlu, mekanın huzurlu olsun.

Yarın küşleme yiyeceğim, sen de otur ağla sızla köpek. Köpek derken şaka şaka çok çok...

Özletme kendini, ara arada... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder