3 Kasım 2015 Salı

Sahibinin Kedisi: Osmanco 2

Merhaba, ben Osmanco. Mamalak’ın kedisiyim. Sizlere bir defa daha yazmıştım. Aslında bu yazıyı çok daha önce yazacaktım ama sahibim bilgisayarını benimle paylaşma konusunda pek cömert değil. Fırsatını bulmuşken çöreklendim bilgisayara. Çörek mi dedim? Canım çekti…

Kızgınlık dönemine girip 3 ay evden uzak kalmıştım. Size bu 3 aylık zaman diliminde neler yaşadığımı anlatmak isterdim ama sahibim buna izin vermeyecektir. Eve döndüğüm zaman O’na da anlatmak istemiştim ama beni durdurmuştu. Ben şöyle demiştim, O da böyle yanıt vermişti:
“Usta”, demiştim, “siyah/gri bir kedi vardı; ben diyeyim afet, sen de bir içim su. Bir gün aldım bunu elime…”
“Sus” demişti ustam. “Böyle şeyleri anlatma, delikanlıyı bozar.”
“Bozulmuş gibi konuştun” demiştim içimden. “Sen nasıl istiyorsan öyle olsun” demiştim dışımdan. Sahibimle basit mevzularda tartışmak beni bozardı…

Velhasıl, yaşadıklarımı sizinle paylaşmayacağım. Aslında bildiğiniz şeyler… İki gönül bir olunca…
“Olmuyor” dedi ustam. “Samanlık seyran olmuyor.”
Neymiş de kedilerle insanlar bir değillermiş. Ustam işte, gereksiz çıkışları vardır.

Aslında hayatlarımız pek farklı değil. Siz insanlarla biz kediler aynı dürtülerle yaşıyoruz. Siz de bir taraflarınız kaşınınca kendinizi tutamıyorsunuz, biz de. Annem –her ne kadar mahalleli ona “arsız” diye çağırsa da ve her ne kadar her yıla bir doğum sığdırsa da- “kediler de kendine sahip çıkmalı” derdi. İnsanlar hayvanlaştı diye biz aslımızı bozacak değilmişiz. Gel de bunu Mart’a anlat.

Hem bazı insanlarda gördüğüm şeylere gülmekten ölüyorum. Tırnaklarını uzatıyorlar, üstüne bir de boya sürüyorlar. Bunu sadece hayvanların yaptığını sanırdım. Bizim koltuklarla, ağaçlarla, tahta, karton, ne bulursak yaptığımız törpüleme işini, onlar metal bir şeyle yapıyorlar.
“Usta” diyorum, “bu kadınlar ne ayak?”
“Heh” diyor, “hayvanları çözdün, sıra insanlara geldi.”
El mecbur susuyorum. Ustamın böyle çıkışları oluyor.

Aaa, size bahçemize dadanan sarı kediyi anlatayım. Adını “sarı kız” koydular.
“Usta” dedim gülerek, “inek mi ki bu, sarı kız koydunuz?”
“Sevdiğimizi anlamasın diye öyle koyduk” dedi.
“Neden” dedim.
“Yoksa gitmez.”
Ustamın böyle bilgece cevapları olurdu…

Geçen gün de beni kucağına alıp şey dedi:
"Bak oğlum, bir kedinin peşinden gitme vaktin geldiğinde, hiç düşünme, hemen git. Hayatını yaşa."
Güler misin ağlar mısın...

Dış kapı açıldı. Sanırım ustam geldi. Gidip ayaklarına sürtüneyim. Hoşuna gidiyor hergelenin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder