Merhaba, ben
Osmanco. Mamalak’ın kedisiyim. Sizlere bir defa daha yazmıştım. Aslında bu
yazıyı çok daha önce yazacaktım ama sahibim bilgisayarını benimle paylaşma konusunda
pek cömert değil. Fırsatını bulmuşken çöreklendim bilgisayara. Çörek mi dedim?
Canım çekti…
Kızgınlık dönemine
girip 3 ay evden uzak kalmıştım. Size bu 3 aylık zaman diliminde neler
yaşadığımı anlatmak isterdim ama sahibim buna izin vermeyecektir. Eve döndüğüm
zaman O’na da anlatmak istemiştim ama beni durdurmuştu. Ben şöyle demiştim, O
da böyle yanıt vermişti:
“Usta”, demiştim,
“siyah/gri bir kedi vardı; ben diyeyim afet, sen de bir içim su. Bir gün aldım
bunu elime…”
“Sus” demişti
ustam. “Böyle şeyleri anlatma, delikanlıyı bozar.”
“Bozulmuş gibi
konuştun” demiştim içimden. “Sen nasıl istiyorsan öyle olsun” demiştim
dışımdan. Sahibimle basit mevzularda tartışmak beni bozardı…
Velhasıl,
yaşadıklarımı sizinle paylaşmayacağım. Aslında bildiğiniz şeyler… İki gönül bir
olunca…
“Olmuyor” dedi
ustam. “Samanlık seyran olmuyor.”
Neymiş de
kedilerle insanlar bir değillermiş. Ustam işte, gereksiz çıkışları vardır.
Aslında
hayatlarımız pek farklı değil. Siz insanlarla biz kediler aynı dürtülerle
yaşıyoruz. Siz de bir taraflarınız kaşınınca kendinizi tutamıyorsunuz, biz de.
Annem –her ne kadar mahalleli ona “arsız” diye çağırsa da ve her ne kadar her
yıla bir doğum sığdırsa da- “kediler de kendine sahip çıkmalı” derdi. İnsanlar
hayvanlaştı diye biz aslımızı bozacak değilmişiz. Gel de bunu Mart’a anlat.
Hem bazı
insanlarda gördüğüm şeylere gülmekten ölüyorum. Tırnaklarını uzatıyorlar,
üstüne bir de boya sürüyorlar. Bunu sadece hayvanların yaptığını sanırdım.
Bizim koltuklarla, ağaçlarla, tahta, karton, ne bulursak yaptığımız törpüleme
işini, onlar metal bir şeyle yapıyorlar.
“Usta” diyorum,
“bu kadınlar ne ayak?”
“Heh” diyor, “hayvanları
çözdün, sıra insanlara geldi.”
El mecbur
susuyorum. Ustamın böyle çıkışları oluyor.
Aaa, size
bahçemize dadanan sarı kediyi anlatayım. Adını “sarı kız” koydular.
“Usta” dedim
gülerek, “inek mi ki bu, sarı kız koydunuz?”
“Sevdiğimizi
anlamasın diye öyle koyduk” dedi.
“Neden” dedim.
“Yoksa gitmez.”
Ustamın böyle
bilgece cevapları olurdu…
Geçen gün de beni kucağına alıp şey dedi:
"Bak oğlum, bir kedinin peşinden gitme vaktin geldiğinde, hiç düşünme, hemen git. Hayatını yaşa."
Güler misin ağlar mısın...
Dış kapı
açıldı. Sanırım ustam geldi. Gidip ayaklarına sürtüneyim. Hoşuna gidiyor
hergelenin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder