Adını
bilmediğim bir kadına yazıyorum bunları. Nasıl oluyor da böyle oluyor. Güneş
doğudan doğuyor, batıdan batıyor. Ağaçlar kışı yaşıyor. Yapraklar toprakta
gazel oluyor. İnsanlar işe gidiyor, işten geliyor. Hayat bir önceki gün gibi,
her önceki günler gibi hiç değişmeden devam ediyor. Nasıl oluyor da seni
görünce birden her şey değişiyor. Salkım söğüt çiçek açıyor, deniz desen
rengarenk…
Sen saçını
sarıya boyuyorsun, dudakların kendiliğinden kızarıyor. Önündeki işe bakıp
gülümsüyorsun. Yanımda bir erkek “ne güzel bir kız” diyor. Ben olanca
kuvvetimle patlatıyorum espriyi. Gülüşün yeni bir biçim kazanıyor. Tırnaklarının
kırmızı ojesi gözüme ilişiyor. Tırnaklarının kırmızı ojesini ilk kez görüyormuş
gibi yapıyorum. “Bunları nereden aldın, hangi çiçekçide satılır bu tırnaklar”
diyemiyorum. Pencereden kuşlar uçuşuyor. İkimiz dönüp kuşlara bakıyoruz. O an
ikimiz ilk kez aynı noktaya bakıyoruz. Ben gözlerin hangi kuşa takıldı diye
merak ediyorum. Dönüp gözlerine bakıyorum. Dönüp gözlerine bir daha bakıyorum.
Yanımda bir erkek “kuşlar yuva yapmışlar herhalde” diyor. “Yuvayı dişi kuş
yapar” diyorum. Dişlerine söyleyecek söz bulamıyorum.
İşimiz birden
bitiyor göğe bakıyorum. Bedenimi alıp yanından ayrılıyorum. Gözlerini cebime,
ellerini göğsüme koyuyorum. Öğleden sonrayı iple çekiyorum. Sana gözlerini ve
ellerini vermek için bu sefer yalnız geliyorum. Beni görünce gülümsüyorsun. İşe
yeni başlamışsın, daha iyi günlerin ve mutlusun. Belki kimi görsen gülümseyeceksin.
Belki birine kızacak, bu ilk kızgınlığın olacak, yine de gülümseyeceksin. Ama
adım gibi biliyorum, beni görünce gülümsüyorsun. Ellerini saçlarına bilerek
götürüyorsun. Dudaklarına o ince gülümseme açısını bilerek veriyorsun. Gözlerin
beni gördüğü için parlıyor. Bugün sevgililer günü ve biz sevgili değiliz. Evde
bekleyenim var ve ben senin yanındayım. Göğsünün heyecandan kalkıp inmesini
seyrediyorum. Ah bu uysallık, beni büsbütün kendine çekiyor.
Ne vakit bir
güvercin görsem ellerin geliyor aklıma, usulca yürüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder