Biz, şarkıları
şiirlere tercih ettiren o hatıraları geçtik. Kapısına yaklaşılınca kalbi hızlandıran,
insanı yüksek kaldırımda yürümeye sevk eden (hani olası bir dalgınlık halinde
arabaların korna sesleriyle inleme ihtimaline karşın –ki bu ses, yazarın en
sevmediği sestir- ) o evlerden geçtik. Sokağında uçurtma uçurtulan pencere kenarı
kedileri sevdik. Pencere kenarında sokak kızlarını lime lime kesen kedilerin
dumansız iç çekişlerine dumanlı iç çekişleriyle karşılık verdik. Yarımadanın
kuzey yamacına serpilen yağmur damlalarını dudağımızda değil yüreğimizde
hissettik. Sempati gazinosunun afili ışıklarına kısık gözlerle bakıp Neriman’ın
bir dönemine yakından tanıklık eden Kaymak Otel’in alt katında yeni açılan
bayan kuaförünü derin ah’lar ve de ince vah’larla süzdük. Her gülenin peşinden
gitmeyi düstur edinmiş sokak köpeğine kalın kesim bir sucuk, danalardan bir
kalça, analardan çeyrek litre süt ikram ettik. Sahilin limana yakın kesiminde
klarnet çalan çingeneleri dinledik ve üç yapraklı yoncaları elimize alıp “ne
bahtsızız” diye içerlendik. Daha önce hep yaptığımız gibi gökyüzüne bakıp
güneşin ne denli bulutsuz olduğunu, bu gidişle yarın da havanın mayıs ayı gibi
sıcak olacağını, yağmurun yağmayacağını, rüzgarın estiğini ve güneşin bizi
aldatmaması gerektiğini (üzerimize gene de yelekti hırkaydı ne varsa almamız
gerektiği ile ilgilidir) konuştuk. Meşhur gazozcunun önünden geçip bir adet
Niğde, bir adet Ordu gazozu aldık. Ordu gazozunun Niğde gazozundan daha ucuz
olması, Niğde gazozunun diğer marketlere nazaran (aldığımız yerde) daha ucuz
olması, gazozun susuzluğu giderip gidermeyeceği üzerine derin mütalaalara girdik.
Manavdan aldığımız elmaların organik olup olmadığını sorguladık, cevap aldık,
cevap verdik. Akşam yemeğinde ne yesek de gaz yapmasa gibisinden boş sözlerle
kapıya geldik. Eski şiirlere meydan okuyan, okudukça acıtan, acıttıkça iç
çektiren ve bir o kadar insanı kolkola sokan, ince ince saran o şarkıyı
anımsayıp anahtarı gediğine ko’duk. Bütün bunlar yazmaya değer mi diye değil,
kimseyi ilgilendirir mi diye düşündük, ilgilendirmez cevabını aldık, kapıyı
kapattık.
Sonra titrek
çocuk açtı camı attı elindeki çingeneyi
Düştü bir
gözünden bir yosun bir gözünden ısırgan
Dilinde nergis
vardı güler yüzlü bakımlıydı sustular
Gözleri yeşil ve
sağırdı tükenmez bir ağaçtı sustular
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder