9 Şubat 2016 Salı

Şiirdi Şarkıydı Eğiliyor Yanımızda, Yeni Bir Beste Gibi Akıyor Resim

Biz, şarkıları şiirlere tercih ettiren o hatıraları geçtik. Kapısına yaklaşılınca kalbi hızlandıran, insanı yüksek kaldırımda yürümeye sevk eden (hani olası bir dalgınlık halinde arabaların korna sesleriyle inleme ihtimaline karşın –ki bu ses, yazarın en sevmediği sestir- ) o evlerden geçtik. Sokağında uçurtma uçurtulan pencere kenarı kedileri sevdik. Pencere kenarında sokak kızlarını lime lime kesen kedilerin dumansız iç çekişlerine dumanlı iç çekişleriyle karşılık verdik. Yarımadanın kuzey yamacına serpilen yağmur damlalarını dudağımızda değil yüreğimizde hissettik. Sempati gazinosunun afili ışıklarına kısık gözlerle bakıp Neriman’ın bir dönemine yakından tanıklık eden Kaymak Otel’in alt katında yeni açılan bayan kuaförünü derin ah’lar ve de ince vah’larla süzdük. Her gülenin peşinden gitmeyi düstur edinmiş sokak köpeğine kalın kesim bir sucuk, danalardan bir kalça, analardan çeyrek litre süt ikram ettik. Sahilin limana yakın kesiminde klarnet çalan çingeneleri dinledik ve üç yapraklı yoncaları elimize alıp “ne bahtsızız” diye içerlendik. Daha önce hep yaptığımız gibi gökyüzüne bakıp güneşin ne denli bulutsuz olduğunu, bu gidişle yarın da havanın mayıs ayı gibi sıcak olacağını, yağmurun yağmayacağını, rüzgarın estiğini ve güneşin bizi aldatmaması gerektiğini (üzerimize gene de yelekti hırkaydı ne varsa almamız gerektiği ile ilgilidir) konuştuk. Meşhur gazozcunun önünden geçip bir adet Niğde, bir adet Ordu gazozu aldık. Ordu gazozunun Niğde gazozundan daha ucuz olması, Niğde gazozunun diğer marketlere nazaran (aldığımız yerde) daha ucuz olması, gazozun susuzluğu giderip gidermeyeceği üzerine derin mütalaalara girdik. Manavdan aldığımız elmaların organik olup olmadığını sorguladık, cevap aldık, cevap verdik. Akşam yemeğinde ne yesek de gaz yapmasa gibisinden boş sözlerle kapıya geldik. Eski şiirlere meydan okuyan, okudukça acıtan, acıttıkça iç çektiren ve bir o kadar insanı kolkola sokan, ince ince saran o şarkıyı anımsayıp anahtarı gediğine ko’duk. Bütün bunlar yazmaya değer mi diye değil, kimseyi ilgilendirir mi diye düşündük, ilgilendirmez cevabını aldık, kapıyı kapattık.

Sonra titrek çocuk açtı camı attı elindeki çingeneyi
Düştü bir gözünden bir yosun bir gözünden ısırgan
Dilinde nergis vardı güler yüzlü bakımlıydı sustular
Gözleri yeşil ve sağırdı tükenmez bir ağaçtı sustular

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder