22 Temmuz 2017 Cumartesi

Madam Ş'ye İlhan-ı Aşk

Amma benim güzel güvercinlerim yok madam. Bu işte bir yalnızlık var. Ellerimizin arasından kelebek misali kayıp gidiyor zaman ve hiçbir kelebek bir günden daha uzun yaşamıyor madam. Diri şarkı, ölü şarkı, ey şarkı, tutsa beni. Tutsa bu kadının gözlerindeki kahverengiliğin taa dibine ve çağıran olursa duymayayım diye aç kendi sesini. Aç, dalgalanmayan dumanlar bizden değil. Sigarasız dumanlar bizden değil. Siz de benimle aynı fikirde olun diye, açıyorum ciğerlerimi bakın, bakın, görmüyor musunuz? Siz, en taze şarkılara şiirler yazdıran kadınlar. Hele önce kendinize sonra da madama bakın bee. Şu madama bir bakın beee. Heeeeeyyttt, destuuuuuur, şey ma’dam gözlerinize dalabilir miyim sessizce?

Güvercinleriniz nerede saklı madam? Hangi dilinizin altında bin yıllık geçmişiniz? Nolur söyleyin söylenimi dilden dile. Ben sisifos değilim! Neden arkanızı dönmüyorsunuz? Sırtımda taşıdığım dünya değil madam, dünyanın gözlerinize iz düşümü. Sizin şiir yazdığınız yerden doğal maden suyu fışkırır madam. Soda mideme iyi gelmiyor! Ey billur papatyalara ressamlar çizdirten, (madamdan bahsediyorum evet) Ey kelebek düşlerin ıssızlığına gülücük koyduran kadın. Sen ki beni girdapların b ile yazıldığı dillere destan eyleyip güvercinlerine nilüferler rengi vermişsin. Sen ki… ya bu nutuk havasını bırakalım be komşu. Bırakmayanlar bizden değil. Sigaramı yakar mısınız. Ciddiyim. Hey bee, şu madam yani ya nedir böyle bee?

Amma benim güzel kokulu nergislerim nerede madam? Bu işte bir yalnızlık var. Sesiniz incecik dağların meltemlerine taş çektiriyor utanmıyor musunuz? Ne yüzsüzsünüz be. Yani siz, yani hepimiz. Ayıkken sarhoş hissetmemizin nedeni nedir beee? Şu madama bir bakın bee. Yani ya şu gözlere iç çekilmez mi bee? Heyyyyt, destuuuuuur, mamalaksoyka alır mısınız size bir çift göz verse?

9 Temmuz 2017 Pazar

Kırılırken Ellerimde Yalanlarım

Su. Bağrı kumla yarılmış şehir. Çok oldu tuzundan koklamadığım. Geçmiş bakırcılar çığlığı. Sesime git. Sesimi bul. Ve bana getir. Titreyen ellerinden nicedir su içmedim. Nicedir bir göz bulup bulutlara meyletmedim. Hangi çağın ardında bir yaban mevsimidir şimdi tırnakların. Görebildiğim. Gördüğüm. Hepsi su. Dün kesilmiş gibi bir tırnak. İnce parmaklarından seviyorsam hayatı. Hepsi bugünü önceden gördüğümdendir. Karanlık adamlar gölgende. Bir siyah jilet çiziyor. Beni bul. Beni yargıla. Şimdi sesimi sunuyorum gecelere. Karşılıksız çöl fırtınaları. Ve avutuyor beni çocuk yaşlı bir bilmece. Kayalar yuvarlanıyor düşlerimden. Rüyalarım bitiyor. Hayal yudumluyor asfalt. Yaralarımı yosunlarla sarıyorum. Tuz döküyorum karaltıma. Yanıyor bedenimde gizli yanılgılar. Kaç yaşındaydım bilmiyorum. Yokluğun bilinç altıma kazındığında.

Bu. Yakışıksız çekirge. Dumanları gevrek çingene. Titrer adım sarıyor bacalarını. Gökyüzüm benim rengimde. Ve çelimsiz bir gökkuşağı ardına düşen. Sesin kirli düşlerin çığırtkanı. Oluyor. Bağırıyorsun. Gazeteler yazmıyor adımı. Okuyorsun. Engiz’de. Polis Okulu’nun arkasında. Sahildeki çamlıkta. Bir çadır. Ve içinde. Tüm yanılgıların müsebbibi. Anons yok. İspiyon yasak. Tek sıkımlık dalgalar. Alıp götürür mü beni de. Hayır. Yakamoz yok. Şehir ıslak. Karanlığın içinde bir nida. Üç hece. Adı Sümeyye. Kanlı ve gaddar. Yılışık. Türlü işve. Yanlış çingene. İki hece. Adı Bulut. Erkek fahişe. Tek hece. Adı Beyazıt. Bey’miş azıt’madan önce. Ve tüm bu yanılsamalardan sıyrılmış ellerin. Parmakların. Tırnak. Dün kesilmiş gibi. Merhametli. Islak. Tüten sigara seslerinde. Yeni ve yeni olduğu aşikar. Gözlerinde bir bilmece. Günlerden neydi bilmiyorum. Seni ilk gördüğümde.


Hu. Allah’a çıkıyor bütün yollarım. Polisten kaçan. Anonstan uzak. Şeytanla savaşlarım. Bir uyuşmak gelip konmuyorsa bacaklarıma. Yolun sonunda olduğumdan. Yolun başında durduğumdan. Yolda konakladığımdan. Hepsi Hu. Doğru. Engellerim ellerimde. Merhem yok. Sana bir hediyem var. Su. Hepsi bu. Kime rastlasam kimliğim yargılı. Bir tabancadan çıkan. Ve zikzaklar çizerek. Gırtlağa yapışan. Göğsüme oturduğunda kanlı. Ciğerlerimde ıslak. Tanınmamış meyvelerden geriye. Belli ki bunun için gelmiş. Yakışık olmazsa diye. Düşünmeden. Gri kayaların yedirdiği. Kurtların ve uluların önünde. Bir ciğer kesip iki parça etmiş. Biri bu. Hepsi bu.