6 Eylül 2018 Perşembe

Kelebeğin Fotobiyografik Ölümü

Çıkınımda kurşunlar, çocukların sarımsakları, 
Acının yeşil örtüsü, güz damlayan eller
Bir şehrin yamacından geçtim yalın ayak. Kurumuş sarımsaklarıyla, ellerinde topaçlarıyla bir şehir. Bahardan doğma dükkanlar. Arasta. Ve bir Keman. Ve bir gitar. Fonda şarkılar. Susadım. Kandım Mağaralarda susmalara. 

Susmanın en acıklı öyküsünü öğretti hocam. Muhayyilemi tırmalarcasına kanatarak ve kulaklarımı paslı çivilerle yontarak anlattı geçmişin sırrını. Üstü kapanmış bütün çiçeklerin açıldığı. Ressamın beni çizdiği yaştayım. Tutma ellerimi, beni durduracak bütün hisse senetlerini, bütün bonoları iptal et. Seferimde bana engel olacak şey istemem. İstemem yüzüme gülmesini ya da hüzünlü gözlerle bakmasını alnımın kırışıklıklarına ve taşları benim namıma yontmasını yontma taş devrinin. Adımın geçtiği yerlerde bir çiçek yeter benim için. 

Seni, beni, bütün bu çılgınlık serüvenimi, her şeyi yazan bir hayatın iliklerinde, yapayalnız yaşlanan karıncaların sesini duyuyorum. Kulaklarım ergenliğime merhem damlatıyor. Adının ilk harfi kadar sessizleşiyorum. Damarlarımda gezinen gözyaşlarımın kırıklarını sarıyor kelebekler. “Siz hiç” diyorum, “ey insanlar, siz hiç su içen bir kelebek gördünüz mü?” Neyse ki cevap verecek kadar küçülmüyorlar.

Başımda topaçlar dönsün isterim. Beyaz entarisiyle Mevlevilerin. hava sahasında şehirlerin yasaklanan. Yoksa bana vereceğiniz alın yazısı susmanızı tavsiye ederim. Şiddetimin gelgitlerinde yosun tutmak istemezsiniz. Harmanlanan dağların üstüne siyah yıldızlar tünüyor. Beni seher vakti çarkıfelek yapsınlar. Böyle bilinsin ismim bilenecekse. Eksik kalsın adımın önüne gelen bütün suratsız sıfatlar. Yalnız şu bilinsin, ben ne zaman içsem; iç değilimdir aslında.

İçmenin bütün yollarında sürünen, her türlü kelebekten mustarip, ay ışığı altında kendine yer edinenler bilirler. Çıkınında yiyecek erzaktan başka bir şey olmayanlar değil. Evet nihayet dumanı üstünde gevrek tadı bırakmaz ağızda. Ve lakin sevdirdi mi fena sevdirir kendini. Akşamüstü sahilde. Ve özellikle gün batımlarında. 

Ellerine koca akrep yelleri bağlamışcasına bir hışımla, sizin olsun ey çıkınımdakiler. Bitti denilmeden biter. Üstelik bitiş cümlesi aranmaz, üstelik bitirmek gibi bir gayesi olmadan, öyle ulu orta, kimseye sormadan, başlamamışçasına biter. Geriye geride kalanlar kalır. Geriye geride kalanlar.

Not düşülsün!
Tarih: Bugün. 
Vakit: Bu vakit. 
Bir kelebek susuzluktan ölüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder