28 Aralık 2018 Cuma

'Bensiz Girilmez' Adlı Şiirden Damlayan Monopsikolojik Diyalogsal İç Çekme Ritüellerinin Semantik Açıdan Değerlendirilmesi ya da Kıvrımlı Yollardan Geçme Türküsü


Ekmeği aldım ve ikiye böldüm. Al dedim, bu senin payın, istersen benim payımı da yiyebilirsin… Ev sahibi pazara çıkmış kimseye söyleme ceketini giyeceksen giy hava soğuk. Gider geliriz ekmek alırız bal damlarız gazoz açar gazete okuruz çok kalmayız geliriz hemen. Sen de çayın altını yakarsın peynir doğrarsın peynirler ne güzel olmuş iyi büyütülmüş iyi sarılmış. Biri sorarsa yoklar dersin şehirden aşağı koşa koşa gittiler el eleydiler dönüp bakmadılar. Seslenmedim mi sanıyorsunuz seslendim bağırdım üstelik haber gönderdim güvercin yolladım duymadılar. Sonra eve döner çay içersin peynir yersin peynir ye bak ellerin mis gibi. Biz çıktık haysiyet çektik itibar gördük omuz silktik. Sen ne gerek vardı dedin şarkı söyler kurtulurduk şakaklarında nem vardı zaten güzel değildiler. Yorulmaz mıydık dedim yorulmaz mıydık güze çıkarken nicedir portakal yememiştim su da içmemiştim içerim şimdi. Yağmur yağarsa koluna girerim güneş açarsa sen girersin böyle olur işte yaşamak. Böyle olur işte yaşamak adlı gazeteler okuduk gazoz açtık bal damladık ekmek. Ekmeği aldım ikiye böldüm al dedim bu senin payın istersen benim payımı da yiyebilirsin. Ekmeği aldın ikiye böldün kendi payını da böldün sonra bütün gece bütün sabahlara…

20 Aralık 2018 Perşembe

Sesinsiz Yaşamak O Güzel Yerlerde



Ellerin var kolların var ve ben kırk altı. Şairin camından sarkan bu ergenliğim bu gökyüzü altın. Seni tutup buraya getirmişler dillerini bağlamışlar. Seni alıp çıkarsam bu dağ bayır gezdirsem diline kelebek konsa. Kuşların ağaçların altında bu gökyüzüne baksak gökyüzünü çağırsak sonra o gelse. Yağmur yağmadan çamur olmadan çıkıp gitsek şehre bir daha gelmesek.

Ama ben fena sinirliyim hep şimşeklerim kırk altı. Konuşmak istemem sonra derim hep geçsin bir sinirim. Uzadıkça uzanırım uzatırım kollarından aşağı alkolsüz kalabalıklarımı. Sen gene de sonra gel, gel ama “zamansız gelme elim kolum [bağlıysa] sarılamam”. Sarılmak istemem de zaten yıkmak kalır her şeyi yıkıp şehirden kaçmak. Dağlara yaban otlarına konmak sonra sorunsuz bir kelebek olup uçmak.

Sorunsuz kelebekler çağırır yanılgılarımı hep kırk altı. Bir yaşamak başlar düşerken ellerimden tel cambazları. Yaşamak gecelerinde bir esinti yalnızlıkları sürer gider sesine. Elini bağlayanlar dilini çözenler geçmişlerine karışır. Ne şairler kalır ne ressamlar ne ana haber bültenleri. Seni övenler seni gömerler ellerinde karanfil riyaları. Beni bir yağmur anlar bir yağmur ılık ılık inerken akşamüstleri.

Ben atlara binerim doruklara karlara sessizliklere. Martıların konmadığı güvercinlerin ağlamadığı o uzak diyarlarda o atlara. Bir eğreti gelir konar bacaklarıma yarasalar uçar tinerciler adını yazar. Böyle gecelerde ne yapılırsa onu yaparım ne yapılır böyle gecelerde. Tutarım şiir yazarım okumadan silerim sonra sinirlenirim. Yatışır akşamüstleri yağmur altlarında bacalarda balkonlarda ve kelebek. Hep sesim kalır tek sesim kalır adım hep aynı. Senin ellerin olur kolların olur ama ben kırk altı. Üzgünüm, yaşamak var şimdi sesinsiz serin senin olmadığın o güzel yerlerde.