Seviyorum bu, şimdi
zamanı durdurur.
Gece yarısı
kırlangıç dudaklarına buğday sarısı papatyalar dizer. Mevsim çıkmazlarım birer
yudumlar sesini. Beyazımtırak geceler erir ruhumuzda. Bu böyle destandır
yazılır gider.
Seviyorum bu,
baharı da getirir. En güzelinden papatyalar, nergisler. Duraksız duraklara
hesapsız otobüsler girer. Gözlerinde nihavent fasıllar belirir. Seviyorum ya,
işte bu, yaşıyorum demenin öteki halidir.
Hanidir yanımızda
kokan böğürtlenler başka türlü gülümser. Ihlamurlar başka türlü serinletir.
Ellerinin değdiği yerde kasımpatı. Kasımpatının bittiği yerde ellerin. Bana
maziden şiir getirir gözlerin.
Tut ki yazılmamış
bir romanın başkahramanısın. Sağın, solun, sesin, soluğun her şeyin belirsiz. Betimlemeye
başlıyor seni yazar. Ayaklarından yukarı doğru bütün bir atlası dile getiriyor.
Usulca süzülüyor Latin Amerika, Afrika ve Asya. Ayakların Amerika oluyor; bütün
bir coğrafyayı çiğniyorsun. Dizlerin Afrika, yanakların Asya. Bir Avrupa
olmuyorsun. “Neden” diye soruyor yan kahramanlardan biri. “Avrupa’da diyorsun,
aşka düşülür. Aşk düşülesi bir şeydir orada…” Sen aşka çıkıyorsun.
Yani, seviyorum
bu, şimdi görklü gökyüzünü dize getirir. Alyuvarlarımdan aşağı yeşerir padişah
zambaklarım. Yokluğun tükenişim demektir.
Şimdi sen bal
olsan, bal bal olmaya utanır. Seni sevdiğimi anlatsam, uygun kelimeleri de
geçtim, uygun bir lisanda karar kılamam. Bazı kelimeler var, seni sevdiğimi
belli belirsiz hissettirir. Ama ne kadar anlatsam, sevgimin ne şekli ne şemali
belirir.
Kısaca sayın
bayan, seviyorum bu, gözlerimin konuşması için yeterlidir. Bir bakışınız, bir
saniyelik dalgınlığınız içimdekileri ele verir. Seviyorum bu, sizi sevdiğimin Türkçesidir.
Size bir saniye bakmak “seni seviyorum” demenin öteki şeklidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder