Senin geçtiğin yollarda şimdi
papatyalar biter. Yıldızlar yeşerir avuçlarının içinden. Ayakların bütün
sahillerde muzaffer. Mavi seninle mavi, deniz seninle güzel.
Martıların dilinde dolanan nağmeler,
ince ritimli şarkılar hepsi seninle hayat bulmuş. Deniz sen yürürken celallenmiş,
bülbül sen gülerken vurulmuş gözlerinde kırmızı laleler beliren güle. Bir şiir
oldum olası sen kokmuş. Bir şehir oldum olası sen.
Senin yürüdüğün yollarda, yürüyen
bir tek sen değilsin. Deniz seninle yürüyor, çiçekler seninle büyüyor. Dünya
seninle dönüyor. Hayat bütün eksiklerini seninle tamamlıyor. Kimin bir kusuru
varsa seninle telafi ediyor. İstediğin notadan başlıyor şarkılar; ince lâ’dan
dolunaya yükselen rüzgâr senin için esiyor.
Biz şimdi bütün bir âlem pervane
gibi senin etrafında dönmekteyiz. Dur dediğin yerden başlamak suretiyle yeni
suretlere bürünmekteyiz. Gece geçtiğin yollarda çınar yaprakları biziz. Gündüz
yürürken terlemen bizim yüzümüzden. Sana daha ılık bir nakarat
söyleyemediğimizden mesela. Mesela daha içli besteleyemediğimizden “gözlerinin
rengine karanfil sürsem” şarkısını…
Şimdi kaç kişi olursan gel. İster yalnız
gel, ister kalabalık bir orduyla. Biz her zaman bıraktığın yerdeyiz. Biz;
çiçekler, martılar, deniz, derya, börtü böcek, dolunay, kumsal, incir, zeytin, tuz,
şeker… Hala bıraktığın yerdeyiz. Hala tam arkanda… Bir bakışın yeter dünyanın
bizim olmasına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder