13 Aralık 2015 Pazar

27 Boğum ve Tutsak Damarlar

Tutsak damarlarında kavrulan teninin kokusunu çektim içime yeni bir nergisi koklar gibi. Hiç işlemeli yarım kürenin dönencelerine ahenkli dokunuşlarla kazıdım adımı. Kirpiklerinin yayını çekip oklarını tenime batırdın gözlerindeki sürmenin edasına yeni bir biçim katarak. Kapı gıcırdatı ve duman da tüttü şehrimizin yarı aykırı kalorifer bacalarından ve dudaklarında gizlenen kırmızı mührü iç çekişlerimle açarken, acaba karnın tok mudur diye elmacık kemiklerini yokladım. 

Sayın pencere saçlarını rüzgarıma uğurluyordu konuk ediyordum gülüyordun. Çıkarıp çeyrek asırlık pınarlarından su ikram ettin kaynak benliğin üzerime titriyordu. Ben gelincik meyvelerimden sana yedirdim taze portakal kabukları ve elma soy ağaçları vardı. Sen dün gibi anımsıyordun yirmi yedi boğumluk parmak izlerimi ve bulutlarımdan yarı baygın dönüşünü. Acaba tekrar gelecek mi diye bakıyordun kapıya arasıra gel postacı gibi elektrik faturasını da unutma. Ben tamam diyip pusulamı yanıma alıyordum inceden bir tarkan şarkısı çalarak: 
“kanıma girince tekinsiz geceyi yırtar çığlıklarım her gece beni karanlıklar sarar…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder