17 Aralık 2015 Perşembe

Islak Gibi Bir Şeydik Gülüyorduk!

Sonra ben senin gözlerine üç dirhem papatya suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen.

Eski sokak sarnıçlarımız yosun gibi yalnızlıklar ekledi ıhlamur kokulu ve kestane korkulu trampetler.

Bir güvercin gökyüzünde taklalar atıyordu köpekler tütün sarıyordu kediler tiryaki.

Sen saçlarını kıvırıp ıslak havluna kurumuş pınarlar saçıyordun ellerin durmuyordu düşe kalka temizleniyordu sesin.

Bir bulut kaç kezdir yanıbaşımda karanfil deriyordu papatya alıp fala bakıyordun kimi seviyor kimi sevmiyordun bilinmez.

Biz kaldırım gibi bir şeydi neydi bilmiyorduk çıkıyorduk nefesimiz birbirine karışıyordu.

Elmalar olgunlaşmış kimse duymasın diyordun elmalar sonra Amasya’dan mı geliyordu biz mi gidiyorduk.

Halbuki erken kalkmıştık saçlarımızı taramamış daha duş almamıştık bakkalın kızına laf atmamıştık ekmeğimiz yoktu.

Sonra senin gözlerine üç dirhem papatya suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen. Bir ara sıcaklar gibi oldum dedin ellerime dokundun ceketimi çıkardın.

Gariptir taze kavrulmuş sevdalar ısırdın aslanlar yedirdin geceler kuruttun. İnsanlar geçti sokağından herkes üzgün sen mutluydun.

Ben önce rüyamda gördüm seni uyandım yanımda gördüm uyudum tekrar rüyamda. Martılar da bizim gibi iç çeker mi diye sordun menekşeler kurumuş mu diye baktın rüzgar var mı dinledin.

Ben çıkarıp adına şiirler yazdım yanılgılar usangaçlıklar ekledim sarı siyah kızıl mavi. Işık gibi bir şeydin gökyüzünden düştün sokağa çıktın donakaldık ışık gibi bir şeydin.

Gölgemde oturup dinlenmek istedin gölgemde kimseye görünmeden hesap vermeden. Kalkıp çay demledik yeni kitabımızı okuduk denize karşı fotoğraf çekindik.

Ellerimiz gibi gözlerimiz de güzeldi yanaklarımız da vardı sesimiz de kalbimiz de. Yeni fasıllara meylettik yeni şarkılar söyledik dostluklar edindik.

Sabaha bir yanımız ıslak uyandık yağmur da yağmıştı ayaz da vardı şelale de. Çocuklar şeker yiyordu pamuktan kömürden gözlerinden ve nihavend sesinden.

El ele türlü sarmaşıkları geçtik türlü kızarmış ekmekleri ve türsüz bakkal çıraklarını.

Üstelik bu sabah erken kalkmıştık saçlarımızı taramamış daha duş almamıştık kirli isteklerimiz ve ekmeğimiz yoktu.

Kimsenin kötülüğünü istemezdik herkes çiçek olsun derdik oturur biz de çiçek olurduk.

Sonra ben senin gözlerine üç dirhem papatya suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen.


Sen dönüp varlığımızı bölüşelim mi dedin, ben olur dedim bir ara, bölüştük…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder