Sonra ben senin gözlerine üç dirhem
papatya suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen.
Eski sokak sarnıçlarımız yosun gibi
yalnızlıklar ekledi ıhlamur kokulu ve kestane korkulu trampetler.
Bir güvercin gökyüzünde taklalar
atıyordu köpekler tütün sarıyordu kediler tiryaki.
Sen saçlarını kıvırıp ıslak havluna
kurumuş pınarlar saçıyordun ellerin durmuyordu düşe kalka temizleniyordu sesin.
Bir bulut kaç kezdir yanıbaşımda
karanfil deriyordu papatya alıp fala bakıyordun kimi seviyor kimi sevmiyordun
bilinmez.
Biz kaldırım gibi bir şeydi neydi
bilmiyorduk çıkıyorduk nefesimiz birbirine karışıyordu.
Elmalar olgunlaşmış kimse duymasın
diyordun elmalar sonra Amasya’dan mı geliyordu biz mi gidiyorduk.
Halbuki erken kalkmıştık saçlarımızı
taramamış daha duş almamıştık bakkalın kızına laf atmamıştık ekmeğimiz yoktu.
Sonra senin gözlerine üç dirhem papatya
suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen. Bir ara sıcaklar
gibi oldum dedin ellerime dokundun ceketimi çıkardın.
Gariptir taze kavrulmuş sevdalar ısırdın
aslanlar yedirdin geceler kuruttun. İnsanlar geçti sokağından herkes üzgün sen
mutluydun.
Ben önce rüyamda gördüm seni uyandım
yanımda gördüm uyudum tekrar rüyamda. Martılar da bizim gibi iç çeker mi diye
sordun menekşeler kurumuş mu diye baktın rüzgar var mı dinledin.
Ben çıkarıp adına şiirler yazdım
yanılgılar usangaçlıklar ekledim sarı siyah kızıl mavi. Işık gibi bir şeydin gökyüzünden
düştün sokağa çıktın donakaldık ışık gibi bir şeydin.
Gölgemde oturup dinlenmek istedin gölgemde
kimseye görünmeden hesap vermeden. Kalkıp çay demledik yeni kitabımızı okuduk
denize karşı fotoğraf çekindik.
Ellerimiz gibi gözlerimiz de güzeldi
yanaklarımız da vardı sesimiz de kalbimiz de. Yeni fasıllara meylettik yeni
şarkılar söyledik dostluklar edindik.
Sabaha bir yanımız ıslak uyandık yağmur
da yağmıştı ayaz da vardı şelale de. Çocuklar şeker yiyordu pamuktan kömürden
gözlerinden ve nihavend sesinden.
El ele türlü sarmaşıkları geçtik türlü
kızarmış ekmekleri ve türsüz bakkal çıraklarını.
Üstelik bu sabah erken kalkmıştık
saçlarımızı taramamış daha duş almamıştık kirli isteklerimiz ve ekmeğimiz
yoktu.
Kimsenin kötülüğünü istemezdik herkes
çiçek olsun derdik oturur biz de çiçek olurduk.
Sonra ben senin gözlerine üç dirhem
papatya suyu damlattım üç tutam kekik ve bir çorba kaşığı böğürtlen.
Sen dönüp varlığımızı bölüşelim mi
dedin, ben olur dedim bir ara, bölüştük…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder