18 Ekim 2014 Cumartesi

Çek Bir Fırt! İçinde Yüzyılların Yorgunluğu Var Bunun!

Gece billur gibi açmış gözlerini ve hercai aşklardan bir çelenk gibi okuyor elindeki son kahvenin çekirdeklerinin hangi ülkeden ihraç edildiğini ve utanmadan soruyor bir de: “sence Mars’ta hayat var mıdır?”

Hey yavrum hey diye bir ses patlıyor damarlarımdan ve yepyeni Çingenelerin soluk borusundan içeri ciğer miktarınca süzülüyor şahmeran kıvamlı bir gülücük: Toplumumuza ayna olmaya ramak kala sisleri dağıtın ve boşluklarınızda bir sigara içimlik nefes bırakın. Ya da yapmayın, yapılamayası bunca destursuz bitirim ayaklarımızı bir çırpıda silip atan bre gafillere armağanımız olsun.

Kim demiş baharda akasyalar açar mı sorusunun cevabının bir sonraki ayaklanmada bulunacağını ya da kim demiş başına kırmızı geçirmiş kızın allı pullu entarisinin cinsel çağrışımlı egzotik yorumlamalara gebe olduğunu ve de Madam Bilengo’nun sırf erkeksizlikten ‘ağacın kütüğünden yaşının hesaplanabilirliği’ gibi (bkz: Mora, Sen Bir Yarımada Değilsin, mamalaksoyka, yayınlanmamış roman) alın çizgileriyle ne kadar yıllandığının belirlenebileceğini, hı?

Ayrıca, her masalda bir taraflarını duvara sürtmeyi marifet belleyen (bkz: Peki ya Sen Süpermen, Betmen Olmayı Düşündün mü Hiç?) hizmetçi yosması Sindirella’nın iki parça dekolteye saraylarda satılıp bir ayakkabı pahasına geri dönüşüm kutusuna bırakılmasının ne türden arketiplere bürünerek geleceğimizin yegane yıkıcısı çocuklarımızın bilinçaltında derin hasarlar oluşturduğu -ki ülkeyi yönetecek adam, sevdiği kadını gözlerinden tanıyamayacak kadar geri zekalı değil midir?- bahsine hiç mi hiç girmiyorum, girmek de istemiyorum.

Ve lakin ya da ve fekat, belirtmeliyim ki, cinsellik seddini ince kıvrımlarla aşan ya da aşmaya ramak kalan dünya insanının son derece elzem ihtiyaçlarını karşılayamayan kitapların akıllara getirdiği ilk cümledekine (bkz: ilk cümle) benzer soruların sorulamayası çağlarda dahi nesli bertaraf edici bir yanı vardır, olmuştur, olacaktır.

Ve de bütün bunların mevzuumuzla ne ilgisi vardır? İlk bakışta sezilemeyen bu bahsin son cümlesi, hemen her yazıda olduğu gibi ilk cümlenin devamı niteliğindedir: Olsa da kodum, olmasa da…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder