20 Mart 2014 Perşembe

ÇANTA


Bu yazı ilk olarak falancı tarihte “bir eylül akşamı İstanbul’da, kol kola olabilmek ümidi, dostlarım, adam olana sevdayı gurbette de yaşatır” göndermesi ve “Sırtını Çantaya Yaslayan Adamın Kül Tablası Replikleri” başlığı altında yazılmış, “kül tabla”lı kısımların cinsel içeriğinden dolayı yayınlanmamıştır. “Bir güzel defter”in okunması sonrasında yazının “çanta”lı bölümleri ile “kül tabla”lı bölümleri birbirinden ayrılmış, çantalı bölümlerin kısa kalması nedeniyle tekrar yayınlanmamıştır. “Çanta”lı bölümler üzerine kafa yorulmuş, yazı “Gücünü Sırtındaki Çantadan Alan Adam” başlığıyla yeniden yazılmış, ancak “bir güzel defter”de yazılanlara göndermeler içerdiğinden ve aşırı dozda sevmek yüklendiğinden tekrar yayınlanmamıştır. Gün budur ki, yazı silinmiş, başlık tek kelimeye indirgenmiş ve içerik tamamen değiştirilmiştir. Aslında bu yazı hiçbir şey anlatmamakla birlikte çok şey anlatmaktadır. Bunda yazarın edebi kudreti değil, “bir güzel defter”in yazının içine sinmesi tek büyük etkendir.

Galata Kulesi’ne karşı gençliğimizi yudumlarken söze giriyor Burcu: “Bu yaptığına rağmen tekrar açıp ‘alo’ diyorsa, seni gerçekten sevmiştir.” Yaptığımın yanlış olduğunu yalnızca Burcu savunmuştu. Bense ne yaptıysam inanarak yapmıştım. “Bir daha …” ile başlayıp “seni çok seviyorum, bunu bil yeter”le biten cümlelerime, ağzımdan çıkanla gönlümden çıkanın tezatlığına, aslında bunların ergenlikten başka bir şey olmadığına, “bir güzel defter”i benden alamazsın”lı sözlerime… hepsine inanmıştım. Israr ediyordu “bir güzel defter”in sahibi olduğunu iddia eden kadın: “Bana ver o defteri…” Bir şair de şöyle diyordu: “al bu elbiseyi, karşılığında beni bağışla…”

Almak ve vermek üzerine ne varsa, adına sevmek dedikleri gün, sevmek fiili yitirdi eylemini… Barış Manço seslendi sonra: “Geriye kalan bir avuç yalan…”

Barış Manço’dan bağımsız şu soruyu sordu kadın: “O zaman zarfında ne olacak?” Üstelik nelerle itham etti bilseniz…

İzin verin, size o “zaman zarfı”yla ilgili bir şeylerden bahsedeyim sayın bayan… Hatta son zamanlarda sıkça yaptığımız gibi birlikte düşünelim: “Mesela sevdiği adamdan ayrılan ama adamı hala seven bir kadın ilişkisini kurtarmak için biraz zaman ister… Mesela jandarmanın mahkeme koridorunda koluna girdiği, hapse mahkum edilmiş bir adam, sevdiklerine ve varsa çocuğuna son bir kez sarılmak için zaman ister… Yalnızız romanında Meral intihar etmeden önce bir tane sigara yakmaya karar verir. Meral’in sigarası, ölümden biraz zaman istemesidir…

Mesele, “bir güzel defter” değil sayın bayan anlamadın mı hala? Mesele o defterde neler yazdığı değil… Mesele benim o defterde neler gördüğüm… O defterde neler gördüğümü bilseniz, sayın bayan, bırakın o defteri benden geri istemeyi, yenisini yazıp tekrar gönderirdiniz.


Bunların hiçbir önemi yok dimi?  Daha fazla vaktinizi almayacağım sayın bayan… Defteriniz adresinize iade edilecektir…

2 yorum:

  1. burcu söze giriyor ya mamalak; çıkmıyor. bunda iyi bir şey var.. güzel olmuş sanki...
    :)

    YanıtlaSil
  2. Ben "ruhum, mamalaksoyka İstanbul'dan geçiyor, duyuyor musun?" diye kendi kendime mırıldanırken, "duyuyorum" diyen kadındır Burcu... Kendini bir an ruhumla özdeşleştirmiş olmalı... Biz insanlar doğruları değil, bize iyi gelecek şeyleri duymaya meyyaliz. Burcu bana iyi gelecek şeyleri değil, doğruları söyledi hep...

    YanıtlaSil