“O zaman, zamanı gelince bu işe zaman ayıralım”
Leyla
Leyla bembeyaz bulutların arasından
çıkıp geliyor, rüzgar saçlarını okşuyor, kirpiklerinden sevda damlıyor, deniz
dalga sesini kesiyor, martılar fal açıyor: “seviyor, seviyor, hâlâ seviyor…”
Leyla! Ruhumuz köprüden geçiyor, duyuyor
musun?
İniyoruz gece yarısı sahile, Rus
kızlarından, Latinlerden, Leyla’dan konuşuyoruz. Ne yalan söyliyim, en çok da
öpüşüyoruz. Ayıp olmasın diye dünyanın gözlerini kapatıp, öyle öpüşüyoruz.
Bir sabah filozof olarak uyanıyor,
ertesi gün çocuk olmaya karar veriyor, bazen çırak oluyor, bazen usta…
Parmaklarını saçlarımda gezdirmeyi seviyor… En çok da şarkı söylüyor: “Ay, ay kahroldum, düşe kalka peşinde maskara oldum…”
Ağız dolusu gülmeyi, gülerken
düşünmemeyi marifetten sayıyor… Kirpiklerine rimel, tırnaklarına oje sürüyor…
Hangi ojeyi sürse, ona yakışıyor…
Ben çıkıyorum leyla’nın merdivenlerinden
birer birer… İstanbul’un gizli kalmış surlarını birer birer açıyorum… Gel diyor
leyla, geliyorum… Ve pusulanın leyla’lı kısmında Tarkan şarkısı: Yum gözlerini
soluksuz uçalım göklerde…
Sahi, bayram değil seyran değil,
İstanbul bu gece niye boşaldı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder