29 Mart 2014 Cumartesi

Gitmek


Kardeşlerim derim, kardeşlerim… Son bir yılda o kadar çok gittim ki… gitmek konulu konferans verilse beni çağırırlar, hiç konuşmam, çeker giderim…

Ah kardeşlerim, keşke şairler kadar cesur olsak… Keşke leyla kadar mecnun, mecnun kadar leyla olsak… Her seferinde gitmeye meyyal olmasak… Kardeşlerim, bu kadar gaddar olmasak…

Bunları yazdım çünkü söz verelim ve o sözü tutmayalım dedi kadın… Ben üç kuruşluk damarlarımdan ciğerlerime süzülen öksürük nöbetlerinin anımsattığı yazdan kalma günleri, sedalı sedasız harflerden ya da sıralı sırasız dağlardan oluşan isimleri kendilerinden mütevellit kadınların arkamdan ettikleri küfürleri, gece yarısı vardiyası işçileri gibi sabaha nazır yar bana bir eğlence türünden nidaları, umutla gözlenen caddenin merkez efendi durağından sola sapınca varılan konakları, çok sesli hiç nakaratlı şarkıların tesirine kurban verilen aşkları, bir yere gitmeyen yolların durma biçimlerini, ya o muallayı sandala atıp ruhunda hicranını söyletme hikayesini, burcumun balık olmasının doğduğum günle bir ilgisi var türünden iç çekişlerimi, bir masaya kaç kişi sığar bre dostlar türünden çocukluğumuzdan çıkıp gelmiş oyunları, adları, resimleri, simaları, yazıları, filmleri, kuleleri, toplasam bir günü geçmeyecek hatıraları ve en önemlisi gençliğimin ergenliğime izdüşümlerini hiç mi hiç hatırlamamış gibi yapıp kadının yağmurdan ıslanan saçlarının kıvrımlarına bakışımı nakşederek ve de öksürük nöbetlerinin nöbetten sıyrılıp alışkanlık haline geldiğini belli etmeyerek ve de hatta aşkın en onulmazı efkara bulanmış sesime yıkılmadım ama yıkılmayışım paramparça olmadığım anlamına gelmez türünden bir akustik hava vererek kadının önerisini cevapladım: Olur…

Ne demiştik kardeşlerim… Gitmek… Sadece gitmek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder