1 Ocak 2014 Çarşamba

Düşlerimizdeyiz, Kıskanılası Doğa Bizim Başlıklı Resmin Arka Planına Monte Edilmiş, Şairin Şiirinden Vazgeçtiği Geceden Beri Orada Asılı Duran Kadının Ceketinin İç Cebinde Parlement Sigarası Olma İhtimalinin Olasılık Teorisine Göre Yerleştirilmiş Kutup Yıldızı Pusulasına Yazılmış Şiirdir

Faucault Sarkacı’ndan trenler geçiyor. İklimlerinde ateşi nüksetmiş zifiri aralık intiharı. Umberto Eco bir kitap açıp okuyor içinde bir dirhem yalnızlık. Ben gözlerinize parlement dumanları savuruyorum gözleriniz çünkü sessiz liman. Terliksi hayvanlar ve terliksiz sonbahar kuşları damlıyor saçaklarımızdan gece yarısı vardiyası işçileri gibi.

Ama siz ilk görüşte demleniyorsunuz zifir 10 nikotin 0.8. Ben alıp sizi duvarıma asıyorum, gözleriniz kaynak benliğime meftun. Mürekkebinizden şairler saplanıyor afakıma kırmızı çünkü afakım en taze bir resim. Ben bunu alır ceketime asarım diyorsunuz, ceketimi de asarım sonra kimseye hesap verecek değilim.

Irmakları mesken tutulmuş köprülerin benim, yazıyor akşam haberleri, ikimizin de parası yok okumuyoruz. Baştan çıkarmış katıksız güzelliğin derebeylerini Babil’in yosma bahçelerinde. Sempatik diyorsunuz antipatik kelimeler söylüyorsunuz ama yalnız tren vagonlarınız gizli. Al diyorsunuz al bu Faucault Sarkacı’nda üçüncü meridyene dikizli.

Benim en acayip yerim gecemle gündüzümün birleştiği yerimdir, diyen bir yazar aranıyor Belgrad köylerinde ama okuma yazma bilmez. Bulunur mu diye merak ediyoruz çünkü bulunmaz şairler Hindistan’da kilise yolunda. Belki de Çin’de ya da Ötüken’de bir yerde beş parmak kalınlığında bir şiir resminiz. Olamaz diyorsunuz olamaz Eco bana bunu nasıl yapar, gülüyorsunuz.

Kimseli yalnızlıklar yaşadım bak bu şimdi sana ebemkuşağı kadar siyah. Ama olsun, altından geçen altın bulsun, herkese faydam dokunsun, diyen ressamla tanışıyoruz, ressam 17 yüzyıl küçük prenses. Ben gelinlik giymem diyorsunuz gelinlik çirkin gösterir kadını, kadın dediğin kaynak benlik. Mısır’da Nil kenarında susuz toprak üzerinde bir kurbağanın size çirkin çirkin bakma merasimi.

Saatim olsa kıracaktım, Quentin gibi savrulacaktım manasına gelen replikler süzülüyor dudaklarından Paris’te Sen Germen’e dayalı bir akşam yıldızından. Saçlarınız Faucault sarkacını yudumluyor çünkü Petersburg’da votka içilir. Biz benim en sevdiğim budur resimli bir şarkıya klip çekiyoruz bir önceki klibin devamı niteliğinde. Yalnızlık ufkumuzu açıyor çünkü yalnızlık sever sessizliği.


Gel o zaman bir parlement daha yakalım caddesinde perdeyi aralayan kadının kızı gecenin bir vakti çıkıyor evinden. Ellerinde hiç çekilmemiş bir filmin sinopsisi. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

3 yorum:

  1. Senin yazılarını okurken niye zorlandığımı çözdüm Mamalak! Hiç tanımadığım insanlar var sanki ki bu yüzden çok güzeller.. Bi de bi sen yazıyorsun bi ben nicedir, ne olacak bu Mora'nın hali..

    YanıtlaSil
  2. Mora bir yarımada değildir Ebi. Halinin ne olacağını denizler bilir.
    Sırf senin için, içinde senin tanıdığın insanların olduğu bir yazı yazıcam. Bu aralar yazamayabilirim ama. Çok meşgulüm ayıptır söylemesi. Unutursam da yapacak bir şey yok. Sen kızma eylemini yitirirsin bana:)

    YanıtlaSil
  3. Senin yazma eylemin benim yörüngemden çıktı olum ne kızıcam sana..

    YanıtlaSil