Ebi’yle
adınısenkoy birbirlerine yazılar paylaşınca çok kıskandım kanka, ben de kankama
yazayım, o da bana yazarsa böyle bir sinerji olur, gülerük, eğlenürük,
sevünürük diye düşündüm. Başlıyom kanka:
İlk
gün göz göze geldiğimiz elbiseni çıkar sandıktan kankacan. Yok lan bu Volkan
Konak’tı. Şaka şaka… Pardon kanka yeniden şimdi başlıyom:
Diyorum ki kanka, rahmetli Neşet Ertaş hiç doğmamış
olsaydı, şüphesiz bir şarkı yazardım, adını Mora koyardım, kendim eder kendim
bulurdum, gül gibi sararır solardım, felaketim olurdu, ağlardım.
Bu giriş de olmadı… Attila İlhan’ı anmış oldum, olsun.
Demek ki neymiş, Nazan abla dinleyerek yazı yazılmazmış. Hep Ebi’nin yüzünden.
O vakit müzik susturulur, kafa nötrlenir, kül tablası
yanına alınır, daa deminki gülen adam kaybolur, dost çatlatma işlemi son bulur,
enerji düşer, dünya düşer, her şey düşer…
Ablacansın, kankacansın, daha ne olucansın be oğlum…
Bitti kanka, yazamadım hiçbir şey. Mora’yı böyle bir
yazıyla meşgul etmesem mi diye düşünüyorum. Mora’yı böyle bir yazıyla meşgul
etmeye karar verdim şu an. Yaşasın kötülük.
Kendimden sıkıldım yaa. Ebi nabıyon? Adınısenkoy adam ol
lan! Kankacan sen de hep gül e mi? Hepiniz gülün, hepiniz mutlu olun be oğlum.
Bi de beni hep gülerken hatırlayın taam mı…
Siz gülerken değil, ben gülerken. Aynı zamanda siz de
gülerken aynı zamanda da ben de gülerken.
Oooffff. Neden böyle oldu Mora! Mora, sen harbi yarımada
değilsin yaa. Senin de dört tarafın kalbimle çevrili.
Çok mu mala bağladım ben yaa, bi de soruyo diyon dimi
kanka. Neyse daa deminki son iyiydi, niye ben onu orada kesmedim ki? Neyse ben
onu orada keseyim. Kanka, sana da bir şey yazamadım ama altıncı paragraf
iyiydi, ordan belki bir şeyler yazmış sayarsın beni.
O değil de ben bi cigara daha yakayım. Cigara bitene
kadar yazıya devam etsem, üffff, sıkıldım gene yaa. Öyle işte yaa, nolsun, o
işi öyle yapalım kanka. Ebi, adam ol. Adınısenkoy, bağ ayrı bostan ayrı,
ölürüm Mora’dan ayrı. Mora da iyi isim haa ben çok seviyom, ben bulduydum. Onu
da belirttim, başka ne kaldı? Hasan’la buluşcaktım, Hasan burda değil, onu
yazmama gerek yok.
Ebiiii,
o değil de, dehşet bir soru soruldu bugün, acayip senle ilgili ama tam olarak
senle de ilgili değil aynı zamanda da senle ilgili. Onu sonra şey yaparız.
Pffff…
Seni
seviyom Kanka,
Seni
seviyom Ebi,
Seni
seviyom adını sen koy,
Çılgın
çocuk İso!
Tek
tek isim yazdırmayın bana seviyom işte sizi, hassas adamım oğlum ben.
Her
neyse, daa deminki sonu yazıyom ve saçmalamayı kesiyom:
Beni
hep gülerken hatırlayın taam mı…
Kankasının kankası tamam seni nasıl istiyorsan öyle hatırlayalım da, ama anlamadığın nokta şu insan biri giderken sadece gitmesine üzülmez, gitmenin çağrıştırdığı her şeye birden üzülür, hele ki üzülmeye meyyalse... O yüzden sonra durup "gitmek" demiyoruz desen de boş, gitmek demeden çağırdığın anlamlar daha ağır. Bi de sen ölmek dedin şimdi, bana ağır geliyor diye dünya hiçbir zaman istediğim gibi dönmedi bunu biliyorum da diyeceksen de ben görmeyeyim, teknoloji sağolsun yapıyor artık böyle şeyleri. Yap onu, görünme gözünme...
YanıtlaSilTamam Ebi. Ben anladım seni. O iş bende. Çağrışım yok, hiç bişey yok, katıksız, salt ve de huysuz mamalak var. Gerisi iyilik güzellik. Bu, bu konudaki son yorumumuz olsun...
Sil